EMİNE ŞENLİKOĞLU: 

 

EN BÜYÜK İLHAMIM “KADIN DA YAZABİLİRMİŞ.” FİKRİYLE ŞULE YÜKSEL ŞENLER OLDU

 

Sizi kırk yıldır yazmaya iten saikler nelerdir?

 

Selamünaleyküm. Ben İslam’ı çok zor buldum. Benim dönemimde İslam o kadar kötü anlatılıyordu ki… Aydınlatıcı, ışık veren, huzur veren, zarif, nazik bir din değil; bir çöplükten bahsedilir gibi bahsedilirdi: “Kadın kocasından iki adım geride gider, kadın ne derse tersi yapılır.” Buna inanmak mümkün değil. Çünkü Allah Tevbe suresi 112. ayet-i kerimede kadınlar erkeklere, erkekler kadınlara emr-i bi’l ma’rûf nehy-i anil münker yapabilirler diyor. Oruçlarını tutarlarsa, zekâtlarını verirlerse, namazlarını kılarlarsa onlara altından ırmaklar akan edebi cennet vardır müjdesini de veriyor. Ama tabii o zamanlar bu ayetleri bilmiyordum. Hurafeler aklıma yatmıyordu ama İslam diyorsa öyledir deyip içimden sevemiyordum. Bu şekilde İslam’ın ucundan inanmak şartı ile çok çok zayıf, hatta bazı yerde hiç inanmayarak süren bir gençlik dönemim vardı. Sonrasında İslam’a sokulan yanlışlar, hurafeler varmış diyerek araştırmalara başladım. “Allah neden görünmüyor, kaza ve kader nedir?” sorularının cevabını aradım. Etrafımdaki yazarlara danıştım, okumalar yaptım ve doğru yolu buldum. İnsanların İslam’ı olduğundan başka gördüklerini ve İslam’ı bilmedikleri, tanımadıkları için yönelmediklerini fark ettim. İslam’ı doğrusuyla anlatmak ve soruların cevabını vermek için yazmaya başladım. İlk kitabım “Gençliğin İmanını Sorularla Çaldılar” bu şekilde çıktı, çok sattı her tarafta okunur oldu. Bu durum İslam düşmanlarının hoşuna gitmedi, cezaevine atıldım. 2,5 yıllık hapishane sürecimde 7 kitap yazdım. Bugüne değin 100 kitaba ulaştım.

 

Son dönemlerde yazmaya dair ilgi arttı, yazarlık mektepleri açılmaya başladı. Sizce bu yazın sürecinde kadının edebiyattaki yeri nedir?

 

Davanın kadını erkeği olmaz. Bir iş yapılacaksa kadının da erkeğin de çalışması lazım. Bilhassa kadınların; kendi kimliğini kaybetmemek, Müslüman kimliğinden şüphe duymamak şartıyla siyasette, edebiyatta ve diğer alanlarda yer alması lazımdır. Çizgisini belirlemiş, Allah için o işi en iyi şekilde yapmaya çalışan Müslüman mutlaka başarılı olur.

 

Edebiyatın, sanatın, kültürün zarafetle harmanlandığı; bir çok şairin, yazarın çıktığı bir edebiyat kentindeyiz. Bizler de bu toprakların çocuğuyuz. Amacımız herkesi kucaklayan, feminist bir yaklaşım olmaktan ziyade kadının toplumdaki yerini, değerini göstermek isteyen bir dergi çıkarmaktı. Bu bağlamda edebiyatın başkenti ile ilgili düşünceleriniz nelerdir?

 

Buraya yıllar önce geldiğimde “Bu şehre adeta şair, yazar yağmış.” demiştim. Hakikaten şair ve yazarın sağanak gibi yağdığı bir şehir Kahramanmaraş. Hala da yağmaya devam ediyor; kitap ve dergi sayıları artıyor. İnsanları çok cana yakın. İmza günlerinde veya misafir olduğum yerlerde kendi evimdeymiş gibi bir sıcaklık hissediyorum.

 

Günümüzdeki deizm, dinsizlik modası ve sosyal medya paylaşımları hakkındaki düşünceleriniz nelerdir?

 

Öncelikle belirtmek isterim ki deist ve ateist olanların sayısı çok değil. Sadece ailelerin İslam’ı öğretmediği gençlerden bunları moda zannederek uygulayan gençler var. Onların öğrendiği hurafe ve gerçek olmayan bir din. Sayıları geçmişe göre daha az çünkü şu an araştırma, bilinçlenme ve hurafeye hurafe diyen topluluklar var. Bu sebeple bugün dünden çok daha iyiyiz.

 

Okuma alışkanlıklarınız nelerdir, bizlere bu konuda neler tavsiye edersiniz?

 

Okuma alışkanlığımın oluşmaya başladığı dönemlerde elime çok kitap geçmiyordu, ne bulursam onu okuyordum. Şimdilerde ise düşünürlerin, hurafesiz yazanların eserlerini okuyorum. Aşırıya gidenlerin yahut tefritte olanların; bir yazarı, bir düşünceyi kötüleyenlerin eserlerinden kaçınıyorum. Çünkü hiç kimsenin fikri hiç kimseyle aynı değildir. Ayet ve hadisler doğru aktarıldığı sürece birbirimizi böyle kabul etmeliyiz. Kendi okuma alışkanlığımıza gelince günümüzde çok değerli yazarlarımız var. Kendimize okuma planı oluşturarak bu çok değerli yazarlarımızdan istifade etmeliyiz.

 

Berdücesi dergisinde anlatmaya çalıştığımız; değerlerimiz, duygularımız, kırık hayatlarımız, geleneklerimiz, örf ve adetlerimiz, şehrimize özgü hikâyeler. Bunları anlatmaya çalışıyoruz ama bazen umutsuzluğa düşüyoruz. Çok hızlı bir yozlaşma, çürüme ve değişme var. Kendimizi bu çürüme ve yozlaşmadan nasıl kurtarıp umutla ve dirayetle yolumuza devam edebiliriz?

 

Müslüman önce kendini takip ederek işe başlamalı. Namazı beş vakit kılıyor muyuz? Allah’ı tanıyor muyuz? İslami ilimler hakkında bilgi sahibi miyiz? Bir Müslüman önce Allah’ı tanımalı, sonra dinini öğrenmelidir. Gün içinde tefsir, siyer okumaya zaman ayırmalıdır. Böylece kendini yeniden inşa ederek motive olabilir. Peygamberimiz hadis-i şerifte “Kim bildiği ile amel ederse Allah ona bilmediklerini öğretir.” diyor. Kendimizi ölçüp biçmeli, eksiklerimizi tartmalı ve O’nu öğrenme yoluna baş koymalıyız. O’nu öğrendikçe ve tanıdıkça maneviyatımız yükselecek ve yolumuz kolaylaşacaktır.

 

Çok çarpıcı başlıklarla ve konularla eserler verdiniz. Yazarken kimler size ilham oldu?

 

En büyük ilhamım “Kadın da yazabilirmiş.” fikriyle Şule Yüksel Şenler oldu. Yazma konusunda ise ilham aldığım önemli isimlerin başında Necip Fazıl Kısakürek gelir. Bunun yanında Kahramanmaraşlı yazarlardan istifade ettim. Malcolm X’in de mücadelesinden esinlendim. Ama en önemlisi kendim de çok okudum. Yazarlık kurslarına gittim ve daha iyi nasıl yazabilirim konusunun peşine düştüm. 20 kitap yazıncaya kadar Türkçe ve edebiyatımın çok zayıf olduğunu fark ettim. Sonra hangi yazarın edebiyat kitabı varsa almaya ve okumaya çalıştım. O sıralarda 3 şiir kitabım vardı ama üstadın dediği gibi “Gökyüzünden habersiz uçurtma uçurmuşum.” Şiirden habersiz şiir kitabı yazmışım. Bunu fark ettikten sonra Türk yazarlarımızın ne kadar şiir kitabı varsa hepsini okudum. Kısacası hep öğrenmeye çalıştım. Öğrenme devam ederse ilham da devam eder.

 

BERDÜCESİ - Sayı: 5